Psikologdan Tavsiyeler
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM NEDEN GEREKLİDİR?
2 yaşından itibaren çocuk, anneyle kendi benliğini ayrıştırma konusunda somut davranışlarda bulunur. Bu, çocuğun sosyalleşme ihtiyacının bir göstergesidir. Çünkü çocuk, kendi benliğini sosyal ortamda, “diğerlerinin”yanında daha kolay keşfeder. Anneye-babaya alternatif bir otorite yani öğretmen figürü, aynı oyuncaklarla ilgilenen diğer çocuklar faktörü, çocuğun evde daha sınırlı olan dünyasının zenginleşmesi için verimli bir gelişim ortamı sunar.
Çocuk doğumdan 3 yaşa kadar olan süreçte ben merkezcidir. Bu dönemde paylaşmayı istemez, birebir ilişki kurmak ister, yalnız oynamaktan rahatsızlık duymaz. 3 yaştan sonraki dönemde ise yaşıtlarıyla birlikte olabileceği oyun gruplarına ihtiyacı vardır. Çocuk oyun gruplarında arkadaşlık kurmayı ve arkadaşlığı sürdürmeyi öğrenir. Böylece ben merkezli bir yaşantıdan paylaşma, kendini kabul ettirme gibi sosyal becerilerin yer aldığı bir yaşantıya yönelir .
Anaokullarının kurucusu FROEBEL’in de dediği gibi “Anaokulunun amacı öğrenmeye ilgi uyandırmak” olmalıdır. Örneğin, anaokullarında açık havada veya kapalı salonlarda oynanan şarkılı, hareketli grup oyunları, top oyunları, v.s. gibi etkinlikler çocukların büyük kaslarını geliştirir, denge duyumlarını arttırır, sağlıklı bir iskelet yapısına sahip olmalarını sağlar. Yapılan araştırmalara göre, çocuk 5 yaşına kadar bu beceri ve yeteneği elde edemezse, bir daha bu hareket yetilerini gerçek anlamda geliştiremez.
Çocukta zeka gelişiminin %70’lik kısmı 6 yaşına kadar tamamlandığını ve öğrenme becerilerinin bu yaşlarda geliştiğini düşünürsek;
Çocuğun grup içine katılması, sağlıklı ilişkiler kurması, kültürel değerlerine sahip çıkması, sosyalleşmesi gibi olgular bu yaşta geliştiği için,
Dilini doğru, yanlışsız, güzel konuşma özelliğini bu yaşta öğrendiği; toplumu, çevreyi, evreni ve insan davranışlarını tanımaya başladığı için,
Hem akran gruplarıyla işbirliğini geliştirip hem de kendi hakkını korurken; başkalarının özgürlüğünü de zedelememeyi öğrendiği için,
Nesneleri, eşya ve varlıkları, temel bir takım becerileri, davranışları, olumlulukları ve olumsuzlukları bu yaşlarda öğrenmeye başladığı için,
Çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiği için,
Özetle,
Aile içi desteğin tek başına yetmediği, çocuğun kendi yaşıtlarıyla birlikte olabileceği, bedensel ve zihinsel gelişmelerini sağlıklı biçimde sürdürebilecekleri bir ortam olduğu için okul öncesi eğitim zorunlu ve gereklidir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİNİN ÇOCUĞA KAZANDIRABİLECEĞİ DAVRANIŞ VE BECERİLER
Boyut, renk, biçim vb. farklı durumlarda gördüklerini, bu durumlarla ilgili sonuçları ve bütünlük içinde yer alan nesne ve olayları söyleyebilir. Nesne, olay veya olguları çeşitli özelliklerine göre eşleştirebilir, sıralayabilir, gruplandırabilir. Sayma, toplama ve çıkarma ile ilgili birçok işlemi yapabilir. Sayı, geometri, trafik işareti gibi günlük yaşamda çok sık karşılaştığı sembolleri tanıyabilir. Altında-üstünde, içinde-dışında, sağında-solunda vb. konum kavramları ile ilgili verilen yönergeleri uygulayabilir. Zamanla ilgili kavramları, belirli etkinliklerle ilişkilendirebilir ve olayları neden-sonuç ilişkisine göre değerlendirebilir. Karşılaştığı problemleri tanımlayabilir, çözüm yollarını sıralayabilir ve en kolay yoldan çözebilir. Dili gramer kurallarına uygun olarak ve etkili bir şekilde kullanabilir.Duyduğu sesleri birbirinden ayırt edebilir ve seslerin kaynağını ve özelliklerini söyleyebilir.
Psikomotor alan
Sürünme, yuvarlanma, çeşitli şekillerde yürüme, tırmanma, atlama, sıçrama vb. bedensel koordinasyonu gerektiren hareketleri yapabilir. Hareket halindeki nesneleri elleriyle yakalama, ayağıyla durdurma, nesneleri uzak mesafedeki bir hedefe atma, topu zıplatma vb. hareketleri yapabilir. Nesneleri doğru bir biçimde takma, çıkartma, şekiller çizme, nesneleri birbiriyle bağlama vb. el-göz koordinasyonu gerektiren becerileri kazanabilir. Tek ayak üzerinde durma, çeşitli şekillerde çizilmiş çizgiler üzerinde tek ayakla yürüme vb. denge gerektiren hareketleri yapabilir. Büyük ve küçük kasları kullanarak güç gerektiren hareketleri yapabilir.
Sosyal-duygusal alan
Duygularını fark ederek nedenlerini ve sonuçlarını söyleyebilir, müzik, dans ve resimle ifade edebilir. Ayrıca duygularını denetim altına alabilir. Kendi isteğiyle bir işe başlama ve işi bitirme yeterliliğine sahip olabilir. Canlı varlıklara ve farklı gelişen insanlara karşı daha duyarlı davranabilir. Grup etkinliklerine kendi isteğiyle katılma, grupta sorumluluk almaya istekli olma, sorumluluklarını yerine getirme, grubun kararlarına bağlı kalma gibi akranlarıyla olan ilişkilerini sürdürebilir.Toplumda farklı rollere sahip bireyler ve aynı bireyin farklı rollerinin olduğunu, kendi kültürünün özelliklerini ve başka kültürlerin de olduğunu fark edebilir.Yaşadığı ortamdaki durum ve olayların estetik özelliklerini anlayabilir, çevresini estetik yönünden düzenleyebilir, müzik, resim, bedensel ve el becerilerinde özgün eserler ortaya koyabilir.
Öz bakım becerileri
Giysilerini giyip çıkarma ile ilgili becerileri kazanabilir. Dengeli ve sağlıklı beslenme ile ilgili kuralları bilebilir ve uyabilir. Sağlıklı yaşam için gerekli olan temizlik kurallarını ve dinlemeyle ilgili doğru davranışları sergileyebilir. Tehlike oluşturabilecek durumlardan ve tehlikeli olan
OKUL FOBİSİ
Nedenleri:
• Okul korkusunu temelinde çocuğun anne babaya çoğunlukla da anneye
aşırı bağımlı olması ve onlardan ayrılma korkusu yatar.
• Çocuk anne babası olmadığında kendisine veya anne- babasına bir şey olacağından korkuyor olabilir.
• Yeni bir kardeşin doğumuyla kardeş kıskançlığının ortaya çıktığı durumlarda görülebilir.
• Sorumluluk almaktan korkabilir.
• Anne babanın çocuğun okula başlamasıyla geliştirdikleri endişe ve kaygıları çocuğa yansıtmaları sonucu çocukta okul korkusu görülebilir.
• Annenin de çocuğa bağımlı olması okul korkusunu tetikleyebilir.
• Çocuğun geç saatlere kadar ayakta kalması gitmek istememesine neden olabilir.
• Performans kaygısı yaşayan çocuklar başarısız olma endişesiyle okula gitmek istemeyebilirler.
• Öğretmenin ilgi ve sevgisi diğer çocuklara da yöneleceğinden çocuk kendisine gösterilen ilgi ve sevgiden tatmin olmayabilir.
Okul Fobisinin Özellikleri:
• Okul korkusu genellikle 6–10 yaşları arasında ortaya çıkar. Ancak ilkokuldan liseye kadar her yaşta görülebilir.
• Çocuğun okul korkusunu yenip okula alışma dönemi ortalama 3–4 hafta kadardır.
• Bu çocuklar genellikle sosyal ilişki kurmakta güçlük çeken, içe kapanık ve utangaç çocuklardır. Başarı kaygısı duyarlar ve aşırı onay beklerler.
• Bu çocuklar ailelerine özellikle annelerine bağımlıdırlar. Anne ve babaları olmadan bir yere gitmek, bir şey yapmak istemezler.
• Psikosomatik belirtiler görülmektedir. Karınlarının, başlarının ağrıdığını ve hasta olduklarını söylerler. Bu yakınmalar evde kalmalarına izin verildiğinde sona erer.
• İştahsızlık ve uykusuzluk görülmektedir.
Okul Fobisini Önlemek İçin Yapmamız Gerekenler:
• Okul öncesi dönemde çocuklarımızın bizi taklit ederek bir şeyler öğrendiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Çocuklarımızın olduğu ortamlarda her hangi bir nesne veya olayla ilgili korkularımızı dile getirmemeliyiz. Çünkü korku taklit yoluyla edinilebilecek bir durumdur.
• Aşırı koruyucu- baskıcı tutumlar da bulunmamalıyız.
• Erken çocukluk döneminde çocuğun öz bakım ile ilgili becerileri kazanmalarını sağlamalıyız. Yani çorabını biz giydirmemeliyiz, onun giymesine yardımcı olmalıyız. Kendi başına bir şeyler başarıyor olmak, çocukta güven duygusunu destekleyecek bir süreçtir.
• Okul çağına kadar çocuğumuzun tuvalet eğitimini tamamlamasını sağlamalıyız.
• Kendi akranları ile etkileşim sürecine girebileceği ortamlar oluşturmalıyız.
• Okula gitmediğinden dolayı çocuğu suçlamaktan kaçınmalıyız. Onu asla gitmesi konusunda zorlamamalıyız, sabırlı davranmalıyız.
• Kendimizi çocuğumuzun yerine koyarak duyduğu kaygı ve endişeyi anlamaya çalışmalıyız.“Korkuyorum” derse “Ne var bundan korkacak” diye karşı çıkmak yerine “Demek korkuyorsun” diyerek anlayışla sarılmalıyız.
• Ona bu durumun birçok çocukta görüldüğünü, bunun geçici bir durum olduğunu anlatmalıyız.
• Çocuğumuza okula gitmenin avantajlarını vurgulamalıyız; okulda yeni arkadaşlar edinebileceğini, arkadaşları ile çok keyifli vakit geçirebileceğini, eğlenirken yeni şeyler öğrenebileceğini anlatmalıyız.
• Kendi çocukluğumuzda okula ilk başlangıçta yaşadığınız kaygıları ve pozitif deneyimleri paylaşabiliriz.
• Eğer mümkünse ilk günler de okula gidiş ve okuldan dönüşlerde anne veya baba olarak eşlik etmeliyiz. Daha sonraki sürede birlikte belirlediğimiz saatlerde onu okulunda ziyaret edebiliriz.
• Çocuğumuzun bize güvenmesi çok önemlidir. O derste iken veya oyuna dalmışken bırakıp ayrılmamalıyız. Çocuğunuz gideceğimiz vakti bilmelidir.
• Küçük yaşlardan itibaren çocuğa ayrılıkların doğal olduğu hissettirilmeli , vedalaşmalar kısa tutulmalıdır.
• Çocuğun korkuları beden diliyle ifade ettiğini unutulmamalı (karın ağrısı gibi), fiziksel sağlığı ile ilgili temel kontrolleri yaparak (ateşini ölçmek gibi) ona güven vermeli, sağlığı yerinde ise okula götürmeliyiz. Sınıfa girmese dahi her gün düzenli olarak okula götürmeliyiz. Öbür türlü istemeden korkusunu desteklemiş oluruz.
• Çocuğumuzu bizden ayrı güvenli ortamlarda vakit geçirmeye teşvik etmeliyiz. Arkadaşlık ve oyun alışkanlıklarını geliştirme konusunda desteklemeliyiz.
• Okul yaşantısı beraberinde düzen ve disiplini getirdiği için öncelikle çocuğun evde düzenli ve disiplinli bir yaşam tarzını oluşturması sağlanmalıdır.
• Evi içi etkinliklerde onlara yapabilecekleri ölçüsünde küçük sorumluluklar vermeliyiz. ( çiçekleri sulamak, hayvan beslemek, masadan kendi yemek tabağını kaldırmak gibi)
• Çocuğun gece erken yatması ve sabah uykusunu almış olarak kalkması sağlanmalıdır. Küçük çocukların 9–10 saatlik uykuya ihtiyaçları vardır.
• Böyle bir sorun ile karşı karşıya iseniz okulunuzun “REHBERLİK SERVİSİ” nden yardım isteyiniz.
Bir Hikaye:
“Baba, oğluyla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördüler. Kelebek kozanın lifleri arasından sıyrılmaya çalışıyordu. Çocuk hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı. Kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da, biraz çırpındı ve uçamadı. Baba çocuğuna şöyle dedi:” kanatlar ancak kozadan çıkma çabaları ile güçlenir ve uçuşa hazırlanır. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıyla öğrenmekteydi. Sen aslında yardımcı olmak istedin ancak farkında olmadan kelebeğin güçlenmesine engel oldun.” Böylelikle kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanımadı ve gerçekten yaşamadı.”
Evet sevgili anne ve babalar,
Kıyamamamızın, sevgimizin arkasına sakladığımız, aşırı ilgili ve korumacı yaklaşımımızın acaba çocuklarımızın gelişimlerine ne katkısı oluyor?
Asıl yapmamız gereken bize bağlı mı yoksa bağımlı mı olmasını sağlamak?
Aşırı sevgiye boğarak kendileri olmalarını engellemek mi, yoksa dozunda sevgi ile kendileri olmalarına eşlik etmek mi?
Onların hayatını kolaylaştırmak mı, yoksa hayata hazırlanmadaki deneyimleri için fırsatlar oluşturmak mı? Hangisi?
Çocuklarımızın gelecekte kendilerini gerçekleştirebilen bireyler olması dileğiyle…
HAZZI ERTELEMEK
• Çocuklarımızın istek ve ihtiyaçlarını hemen karşılamak ne kadar doğru?
• İstek ve ihtiyaçlarının karşılanması için beklemeyi bilmeyen çocukları hayatta neler bekliyor?
Bebekler bekletilmemeli
Yaşamın ilk aylarında bebek ağladığında ihtiyaçlarına hemen cevap vermek önemlidir. Böylece bebek dünyanın güvenli bir yer olduğunu, kendisiyle ilgilenen, ihtiyaçlarını gideren birilerinin bulunduğunu anlar ve güven duyar. Aynı zaman da bu etkileşim, bebek ile anne babası arasında yaşam boyu sürecek, kalıcı bağların kurulmasını da sağlar.
Ancak ileriki aylarda, çocukların isteklerinin hatta ihtiyaçlarının karşılanması için bazen beklemeleri gerektiğini öğrenebilmeleri oldukça önemli. Zira isteğinin ya da ihtiyacının karşılanmasının sağlayacağı hazzı erteleyebilmek ve bunun meydana getirdiği gerilimi tolore edebilmek önemli bir yaşam becerisidir.
Beklemeyi bilmek ve beklemenin gerilimiyle baş edebilmek neden önemlidir?
Her talebi ertelenmeden karşılanan çocuk, isteklerinin yerine getirilmesi geciktiğinde mızmızlanacak, ağlayacak ya da öfke nöbetleri yaşayacaktır. Yeter ki ağlamasın, sussun diyerek istekleri karşılanan çocuklar da doğal olarak bu davranış pekişecektir. Yani bir süre sonra isteklerini ağlayarak ifade edeceklerdir. Böylelikle olur olmaz her talebinin zamanında olmasını isteyen, sabırsız, mızmız, halden anlamayan kişilik geliştirmiş olacaktırlar. Bu tarz çocuklar toplumda “şımarık “olarak değerlendirilir. Sonrasında da sürekli kendi istekleri peşinde koşan, kendi ihtiyaçlarını başkalarının ihtiyaçlarının önünde gören, benmerkezci ve talepkar yetişkinler olarak yaşamlarını devam ettirirler.
Oysa hazzı erteleyebilmek ve bunun meydana getirdiği gerilimi tolore edebilmek çocuklara dünyanın kendileri için yaratılmadığını öğretir. İstek ve ihtiyaçlarının karşılanabilmesı için ortam ve durumun müsait olmasını, başkalarının da istek ve ihtiyaçlarının olabileceğini hatta bunların kendisinden daha öncelikli olabileceğini, diğer insanların kendisine hizmet etmek için varolmadığını anlamasını sağlar .
Çocukların tüm isteklerinin derhal karşılanmasının ne gibi sakıncaları vardır?
Okulda sorunlar:
Biliyoruz ki, öğrenci ders sırasında sıkılsa bile dersi izleyebilmeli, bazı ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için dersin bitmesini bekleyebilmeli ve okulla ilgili bazı görevlerini istemese bile yerine getirebilmelidir. Ayrıca arkadaş ilişkilerinde ve sosyal ortamlarda herkesin kendisini memnun etmek zorunda olmadığını, gerektiğinde başkalarına öncelik vermesigerektiğini bilmesi gerekir.
Sınıfta onlarca çocuktan sadece biri olmak, beklemeyi öğrenememiş bir çocuk için travma olur. Anne baba için birken, öğretmen için sadece biri..
Okul öncesinde her isteği karşılanan, istek ve ihtiyaçları başkalarının istek ve ihtiyaçlarından öne geçirilen ve ihtiyaçlarının karşılanması için beklemesi gerektiğini öğrenemeyen çocuğun okul yaşamına uyum sağlamada güçlüklerle karşılaşması sürpriz olmayacaktır.
İkili ilişkilerde sorunlar:
Ben merkezci tutum geliştiren çocuklar büyüdüklerinde, her zaman kendi istediklerini yapmaya alıştıklarından ikili ilişkilerine zarar vermeleri mümkündür. Zira taviz vermeyi veya başkalarının istek ve ihtiyaçlarını dikkate almayı çoğunlukla başaramazlar. Bu yüzden karşı tarafı manipüle edici bile olabilirler.
İş hayatındaki sorunlar:
Bu şekilde yetişen kişiler iş hayatında da özel muamele görmek isteyebilirler. Hatta çok çabalamasına gerek olmadan da yükselebileceklerine inanırlar. Kendisini ayrıcalıklı hissetmesi iş hayatını tehlikeye sokabilir.
Peki ne yapmak gerekir?
Paylaşmayı, beklemeyi bilen, sabırlı, uzun vadeli hedefler koyabilen, başkalarının ihtiyaçlarını da dikkate alabilen; bunun paralelinde okulda, iş hayatında ve yaşamının genelinde başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirmek istiyorsanız:
• Çocuğunuzun ağlama, mızmızlanma ya da öfke nöbetleri karşısında pes ederek ona isteklerini bu şekilde yaptırabileceğini öğretmemelisiniz.
• Her istek ve ihtiyacının hemen karşılanamayacağını göstermelisiniz.
• Başkalarının istek ve ihtiyaçlarının da olabileceğini hatta bunların öncelikli olabileceğini de öğretmelisiniz.
• İsteklerinin yerine getirilmemesinden kaynaklanan gerilimle nasıl baş edebileceği konusunda yol göstermelisiniz.
ÇOCUĞUMUZ VE DİSİPLİN
(MUTLU ÇOCUK VE MUTLU AİLE İÇİN…)
Anne ve baba, çocuk onların istediği gibi davranmadığı zaman ne yapmaları gerektiği konusunda çoğunlukla kararsızdırlar. Bazen şiddetli tepki gösterirler, cezalar birbirini izler, bazen de yapılan hata görmezlikten gelinebilir.
Bütün çocuklar kuralları öğrenirken açıklamalara gerek duyarlar. Ebeveynler kuralları çocuklarına öğretirken öncelikle kendi aralarında disiplini nasıl sağlayacakları hakkında konuşmalı ve bir tutarlılık sağlamalıdırlar. Çocuk anne ve babanın aynı olaya farklı tepkiler göstermesi karşısında nasıl davranacağını kestiremez. Bazen aile içinde annenin izin verdiği bir şeye baba hayır diyebilir. Bu sorunu aşmak ancak anne ve babanın aynı dili konuşması ile mümkün olacaktır. Aksi takdirde çocuk hayır yanıtını aldığı babadan anneye gidecek ve istediğini elde edene kadar uğraşacaktır. Ya da bir kez yaptığı davranışa peki, bu seferlik öyle olsun yanıtı vermek çocuğun sınırları tanımasında sorun oluşturacak ve çocuk her defasında sınırları genişletmek için uğraşacaktır.
Çocuğa istenilen bir davranışı öğretmek istediğimizde neler yapmalıyız?
• Anne ve babaların en sık şikayetlerinden biri “defalarca söylediğim halde aynı şeyi yapıyor, her türlü cezayı denedik ama olmadı.” şeklindedir. Disiplin demek ceza demek değildir. Katı davranışlar sergilemek, her şeyi kurallı hale getirmek ve bu kurallar uygulanmadığında cezalandırmak istenilen davranışın yerleşmesini sağlamaz. Aynı zamanda katı yaklaşımlar çatışmanın büyümesine ve evdeki yaşantının keyifsiz bir hale dönüşmesine neden olacaktır. Çocuk ancak önündeki örneğe bakarak model alır ve öğrenir. Dikkat edilecek noktalardan biri de çocuğa öğretmeye çalıştığımız disiplini önce kendimizin uygulamasıdır. Örneğin, küfür etmenin kötü olduğunu söyleyip trafikte sinirlenip çocuğun yanında diğer sürücüye küfür etmemiz ne derece tutarlı olacaktır. Eğer ebeveynler olarak disiplinli, düzenli bir davranış sergilersek çocukta bunu örnek alacaktır.
• Bir diğer noktada çocuğa evdeki kuralların ne olduğunu, kendisinden neler beklediğinizi ona anlatmaktır. Çocuk bilmediği konularda kurallara uyamaz. Bugünden itibaren çocuktan daha önce hiç uygulamadığımız bir kurala uymasını beklemek haksızlık olur. Çocuk önceden kendisinden neler beklendiğini bilirse evde çatışmalarda ortadan kalkacaktır. Yapacağımız açıklamalar, beklentilerimizin ne olduğunu doğru ve açık bir dille anlatmak ona doğru davranışı sergileme şansını sağlayacaktır. Bir önemli noktada beklentilerimizin çocuğun yaşına ve yapısına uygun olmasıdır.
• Her insanın yeni bir şey öğrenirken deneme ve yanılma yolu kullanması, denerken hatalar yapması doğaldır. Çocukta yeni kurallar öğrenirken deneyecek, sonuçlarını görecek belki bir-iki kez daha aynı hatayı yapacak ancak öğrenecektir. Önemli olan bu deneme yanılmalarda ona gereken sabrı ve desteği göstermektir. Yaptığı ilk hatada kızmak yada cezalandırmak, düşünmesine olanak tanımadan yaptığın yanlış diyerek kestirip atmak davranışı öğrenmesini engellemekten başka bir işe yaramaz.
• Çocuk istenilen davranışı gösterdiğinde, bu davranış için gösterdiği çabayı fark ettiğinizi, onu takdir ettiğinizi, bazen sonucu yanlış olsa bile sadece harcadığı çaba için bile onu takdir ettiğinizi, bu kez neden olayın olumlu sonuçlanmadığını ve gelecek sefere ne yapması gerektiğini sabırla anlatmak gerekir.
• Olumlu davranış ancak olumlu bir tepki görürse pekişecektir. Kendimize ne kadar hata yapma fırsatı tanıyoruz, çocuğumuza ne kadar… Bazen bir süre için sadece yapılan olumlu davranışları görüp, onlara odaklanmak, hatalı davranışları sık sık hatırlatmamak gerekebilir. Takdir etmek ve ödüllendirmek istenilen davranışın hemen ardından yapılmalıdır. Aksi takdirde çocuk ne için ödüllendirildiğini ya da beğenildiğini öğrenemeyecektir.
• Sabır göstermek bazen gerçekten zor gelir. Zira çocuklar ebeveynlerin sabırlarını zorlamada çok başarılıdırlar. Öncelikle patlayacağınızı hissettiğinizde çocuğa duygunuzun ne olduğundan bahsedin ve o sırada tartışmayı kesip, hem kendinizin hem de çocuğun sakinleşmesini bekleyin. Kendinize çocuğa sinirlendim ama acaba bu öfkenin gerçekten ne kadarı çocuğa yönelik, ne kadarı başka nedenlerden diye sorun. Bazen işte yaşadığınız bir sorunu eve taşıdığınız için ya da o gün sizi kızdıran bir olay için patlayacak yer ararsınız. Karşınızdaki en kolay hedefte çocuk olur. Tartışma başladığını hissettiğinizde çocuğa çok kızgınım ya da yorgunum, üzgünüm diye duygunuzu açıklayın. Çocuk bunu anlayacaktır. Bazen aynı davranışı sizi anlamazlıktan gelip sürdürebilir ancak her defasında aynı şekilde davranırsanız bir süre sonra çocuk bu değişikliği fark edecek ve o da duyguları yolu ile konuşacak belki de neden o gün böyle davrandığı, canını sıkan bir şey olup olmadığını anlatacaktır.
• Çocuk istenmeyen bir davranış yaptığında bunun sonuçları hakkında düşünmesini sağlamak ve açıklamak önemlidir. Evde belirlenen kurallara uyulmadığı zaman bunun kendisine ya da başkasına ne gibi zararları olacağı çocuğa anlatılmalı ve bunlar hakkında düşünmesi sağlanmalıdır. Bunun için çocuğa fırsat tanımak gerekir. Çocuk ısrarla kardeşinin eşyalarını karıştırıyor, bozuyor ve dağıtıyorsa, bunun yanlış olduğu anlatılmalı, kardeşini üzdüğü hakkında düşündürülmeli ve kardeşinin eşyalarını toplaması sağlanarak yaptığı olumsuz davranış hakkında davranışını telafi etmesine ve düşünmesine yardımcı olmalıdır. Cezalandırmak çocuğunuzun öfkesinin artmasına neden olacaktır. Artan öfkenin kaynağı ise siz olacağınız için çocuk aldığı ceza ile davranışı arasında bağlantı kurmak yerine, ceza ile sizin aranızda bağlantı kuracak, böylece davranışının sonucunu düşünmesine fırsat kalmayacaktır. Halbuki amaç, sonucu öğrenmesi ve sonuca katlanmasını, düşünmesini sağlamak olmalıdır.
• Çeşitli vesile ve sebeplerle konmuş kuralları değiştirmek, kalıcılığı önler. Çocuk, saat 21.00′de yatacaksa basit sebeplerle bu saat, değişip durmamalı. Bazı ana babalar, kendi uyguladıkları kuralları, keyfî olarak değiştirirler. Bir müddet sonra “evet”e dönecek olan “hayır”lar da hayır getirmez. Yasaklanan bir hususta, evde misafir olduğu veya çocuk ağladığı için tavizkar davranmak, disiplinde tutarsızlık meydana getirir. Çocuklar, en küçük fırsatı değerlendirmeye kalkarlar. “Peki, bu seferlik olsun.” gibi ifadelerin, ana babalardan çıkabileceğini bilirler. Ama onların, kararlı hallerine şahit olan çocuk, elde edemeyeceği bir şey için boş yere enerji tüketmez.
• Gerçekten “hayır” kelimesinin “evet”e dönüşmesi gerekirse değişikliği yapma sebebi, çocuğa izah edilmelidir. Bu değişiklik, fikir değişikliğinden dolayı değil, edinilen yeni bilgilerin değerlendirilmesinden kaynaklanmalıdır. Hayır ve evetler de önemli olan, çocuğa açıklama yapılmasıdır. Çocukların, “Pekiyi, neden?” şeklindeki sorularına “Çünkü öyle gerekiyor.” tarzında verilen cevaplar, çocukları, tatmin etmez.
• Ödüllendirme yönteminde dikkat edilmesi gereken yapılan her davranışı maddi olarak ödüllendirme yöntemidir. Dersini yaparsan sana şeker alacağım ya da seni gezmeye götüreceğim gibi ödüllendirmelerde bir süre sonra çocuğun istekleri karşılanamaz boyuta varabilir. Çocuk rüşvetle davranmayı öğrenir. Ödülünde dozu önemlidir. Ödül önceden değil mutlaka istenen davranış yapıldıktan sonra verilmeli, mutlaka maddi bir ödül olmamalıdır, sözlü takdir de bir ödüldür. İstenen davranışın yapılması bir süre sonra ödül olmadan da olmalıdır. Hedef ödüllendirme ile öğrenilen davranışın yerleşmesi ve ödüle gerek duymadan yapılması olmalıdır.
SEVGİYLE…
2 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ
Bağımsızca isteme ve davranma gibi yetilerin temeleri atılmaktadır.
Bu dönemki en önemli konular tuvalet eğitimi ve bağımsızlık alanlarındaki yetiştirme ve öğretme çabalarıdır.
Bu yaşın getirdiği hızlı gelişim çocuğu bir çok açıdan bağımsız hale getirir.
Bağımsızlık duygusu ve yetenekleri arasındaki uzlaşmazlıklar aslında çocuğun daha çok yardıma ihtiyaç duyduğu bir dönemdir.
Bu dönemde görülen inatçı davranışların çocuğun karakter özelliği olarak görülmemesi gerekir.
Bu aynı zamanda çocuğun hayır dönemidir. Bu çocuğun ağımsız bir insan olmayı öğrenmesinin yoludur.
Çocukla alışveriş gibi bazı faaliyetler birlikte yapılabildiği için yakınlaşmanın ve sevgi ifadesinin en net olduğu dönemdir.
Bu dönem motor yeteneklerin ve dil becerilerinin oluşturulduğu alandır.
Çocuğun kendini kanıtlamaya çalıştığı b bir dönemdir.
Sosyal tepkilerin gelişmeye başladığı bir dönemdir. Taklit ,utanma ,otoritenin kabulu, rekabet, ilgi çekme arzusu gibi.
Aile dışındaki bireylerle ilişki kurma , kendi akranlarıyla birlikte olmaktan zevk alma dönemidir.
Birtakım davranışların belirli ortamlarda uygulanması gereğini öğrenir. Sosyalleşme olgusunun ilk aşamalarıdır.
Karalama evresinden tanınabilecek ilk çizimlerin oluştuğu evredir.
Zihinsel semboller geliştirmeye başlar. İsim ve nesnelere ait hızla gelişen bir sözcük hazinesi oluşur.
2 yaş dönemi sorgu çağı dönemidir. Nasıl ve niçinlerin başladığı evre olduğunu söyleyebiliriz. 4 yaş ile bu özellik en üst seviyesine ulaşacaktır.
Bu dönemde dışkılama ve işeme kaslarının işlevlerinde gelişme göze çarpar.Bu kaslarının
üzerinde egemenlik kurması seçim yapabilme duygusunun gelişmesine neden olur.
2.5 yaş dönemi gelişimin en büyük kriz dönemlerinden biridir. Bu zorlu dönemde çocuk dengesiz , olumsuz, kararsız ve isyankardır.
Söz dinlemediği hatta tersini yaptığı ve kısıtlandiğı zaman öfkelenen ve yardım almayan bir yapısı vardır. Bu dönem ‘ karşı koyma bunalımı ‘ olarak adlandırılabilir.
2.5 yaş dönemi sinir sisteminin gelişiminin gelişiminde bir ara evredir.
Seçme yeteneğine yeterince sahip olamadığı için iki olanağı birden seçebilir.
Bu dönem aynı zamanda korkulu rüya dönemidir.
Çocuk bu dönemde farklı kutuplar arasında yalpalar, atılganlıktan utangaçlığa, güçlü bir sahip olma duygusundan aldırmazlığa hızla geçebilir.
Öğrendiği kavramları genişletmek için bir takım yeni detaylar katmaktadır.
Artık kendine ait söyleyebildiği çocuk şarkıları vardır.
Çok daha fazla rengi tanıyabilmektedir.
3’ kadar sayabilmektedir.
2.5 yaş bunalımı çocuğun kişiliğini geliştirir.
PSİKOMOTOR ALAN
Bu dönem sağlam adım dönemidir. Engellerden sakınarak kolaylıkla durup yeniden koşabildiği dönemdir.
Dengesini yitirmeden çömelip desteksiz ayağa kalkabilir.
Oyuncakları ileri geri itebilir. Artık yön bilincide gelişmiştir.
Bir basamağın üstüne çıkıp rahatça inebilir.
Parmaklık ve duvara tutunarak merdiven inip çıkabilir fakat bu hareketi gerçekleştirirken her basamakta iki ayağını yan yana getirmek en belirgin harekettir.
Düşmeden bir topu omzundan yukarı atabilir.
Üç tekerlekli bisiklete oturu ama pedalları çeviremediği için ayaklarıyla iterek yürütür.
Çok küçük nesneleri eline alırken kesinlik ve çabukluk kazanmıştır ve aynı ustalıkla yerine koyabilir.
Küçük şekerlerin ambalaj kağıtlarını açabilir.
Tahta küplerle altılı ya da sekizli kuleler yapabilir.
Ucuna cok yakın tutarak kalem kullanabilir
Sayfaları teker çevirir.
El seçimi artık olgunca belirgindir.
Hem dairesel hem de ileri geri karalamalar yapar. Dik çizgiyi ve V şeklindeki çizimi takip eder.
2.5 yaş ile dengesini kaybetmeden dümdüz ileri koşar.
Çocuk bahçesinde bulunan bazı aletlere kolayca tırmanır.
Alçak bir basamaktan iki ayağıyla aşağı atlayabilir parmak ucunda durabilir.
Büyük toplara tekmeyle vurabilir , ama dengeyi pek sağlayamadan bir yana eğilerek ve hafifçe tekme atar.
BİLİŞSEL GELİŞİM
Çocuklar büyüdükçe yaşlarına özgü birtakım düşünce biçimleri sergilerler. Bu dönemde hareket eden her şey canlıdır.
İşlem öncesi bu evrede çocuk dünyayı kendi ben – merkezli bakış açısından algılar, başka birinin açısından göremez.
Sözcük kullanmaya , sembol ve sembolle temsil ettiği nesne arasındaki ilişkiyi anlamaya başlar.
DİL GELİŞİMİ
2 Yaş çocuğunun konuşması artık onu tanımayanlar tarafından da anlaşılabilir ama hala pek çok çocuksu öğe içerir.
Sözcük dağarcığı hızla gelişir. İhtiyacı olan sözcükleri kullanmasını öğrenir. Anlayabildiği sözcük sayısı ise daha fazladır.
İki sözcüklü cümle kurabilir.
Kim ,niçin, ne ve nerede soruları sorar.
Sıfat ve zarflar çocuğun sözcük dağarcığına 1.5 yaşından itibaren girmeye başlar. En son ise sıfatları kullanmaya başlar. Çocuğun en zor kavrayabildiği ben , benim , bana ve beni zamirlerinin kullanılmasıdır.
Önemli olmayan sözcükleri söylemeden atlayabilir.
Yoğun bir duygulanım , heyecan ve coşku durumunda kekeleme oldukça yaygındır ama geçicidir.zamirlerini doğru kullanır.
2.5 yaş ile 200 ya da daha fazla kolayca tanınabilir sözcük kullanabilir.
Ben, ben, bana ve sen zamirlerini doğru kullanır.
3 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ
3 yaştaki çocukların en sevdikleri kelimelerin “hayır”, “ben”, “ben yapacağım” olduğu görülebilir. İnatçı ve kararlı tutumları, isteklerine “hayır” dendiğinde geçirilen öfke nöbetleri ve ağlama krizleri hep bu dönemin karakteristik özellikleridir. Genelde 2,5–3 yaş civarındaki tüm çocuklarda bu davranışların zaman zaman gözlenmesi çok doğaldır. Yine bu yaş grubundaki çocuklar, okula başlayarak birey olma yolunda çok ciddi bir adım atmış olurlar. Artık onlarında kendilerine ait bir dünyaları vardır. Buna paralel olarak gittikçe daha çok sosyalleşir, zihinsel olarak gelişir ve kelime hazineleri hızla gelişir.
Bu yaş grubu “paralel oyun” denilen dönemdedir. Yani birbirleriyle oyun kurmaktan çok, oyuncağa yönelik oyunlar oynarlar. Diğer arkadaşları ile ancak elindeki oyuncak alındığında ilişki kurarlar. Zaman zaman paylaşma konusunda yaşadıkları zorlukları arkadaşlarına fiziksel zarar verme boyutuna da taşıyabilirler (vurma, bağırma, ısırma vb.). Aslında 2,5–3 yaş grubunda, bu tür durumlarda yaşanan doğal tepkilerdir.
Bu döneme, “Özgürlüğe karşı birinci atılım”, “Birinci kaprisler çağı”, “Egosantrik dönem”, “3 yaş bunalım dönemi” gibi isimlerde verilmektedir. Çocuk, benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşfin iyi olmadığı, başarılı atlatılamadığı durumlarda halkın egoist dediği, bencil bir tip ortaya çıkması çok doğaldır.
3 yaş civarındaki çocuklar artık kendi öz bakımlarını karşılayabilecek birçok beceriye sahiptirler. Eğer fırsat verilirse yemek yemek, giyinmek soyunmak, temizlik gibi birçok ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilirler. Başkalarına isteklerini belirtecek ve sosyal ilişki kurabilecek dil gelişimi düzeyine sahiptirler. Kendilerine söylenenleri, yönergeleri dinleyebilecek ve anlayabilecek yeterliliktedirler. Diğer çocuklarla oynayabilecek sabrı ve işbirliğini gösterebilecek olgunluktadırlar. Yani bu yaş çocuğun sosyal bir grubun parçası olmaya en hazır olduğu yaştır. Çocuklar genellikle 3 yaşlarında yuvaya gidebilecek olgunluğa erişirler. Anneye olan bağımlılığın yerini kendine güven almaya başlar. Henüz tam anlamıyla anneden ayrışmamış da olsa verilecek desteğe bağlı olarak çocuk ilk kez anneden kopup uzunca bir süre başka bir sosyal ortamda kalabilecek olgunluğa erişmiştir.
3 yaş önemli bir geçiş sürecidir. Bu dönemde “ben ve başkaları” kavramı gelişir. İhtiyaçlarını geciktirmeyi öğrenir. Paylaşmayı ve grupla oynamayı ve basit kurallara uymayı bu yaşta başarabilir.
Bu dönemde ailenin tavrı çok önemlidir. Bu birey olmaya geçiş sürecinde çocuğun bazı taleplerini karşılarken bir parça geciktirmek, paylaşabildiğinde ve kurala uyduğunda ödüllendirmek çocuğun ben merkezcilikten kurtulmasında etkili olacaktır. Birçok oyunu ve aktiviteyi sürdürebilecek sabrı olan 3 yaş çocuğu yine de hala bir sorumluluğu uyarısız sonuna kadar sürdüremeyebilir.
3 yaşını dolduran çocuklar hem fiziksel hem de zihinsel özellikleri bakımından oldukça gelişmiş durumdadır. Hareket koordinasyonları çok artmıştır. El becerileri oldukça gelişmiştir. Kalem kullanmaya, çizgiler çizmeye başlarlar. Dış dünyaya ve olgulara ilişkin sorular sorarlar ve çok meraklıdırlar. Sosyal anlamda çok gelişmiştirler. Başka çocuklarla bir arada olmaktan keyif duyarlar. Kendi isteklerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarcı olduğunda grup tarafından kabul görmediğini fark etmeye başlar. Onlarla birlikte olmak için zaman zaman onların isteklerine de cevap vermesi gerektiğini öğrenir.
Özellikle bu dönemde çocuk çevresindeki yetişkinlerin sorun çözme biçimlerini taklit eder. Yani bir problem çıktığında anne ve babası saldırgan davranıyorsa çocuk da benzer durumlarda saldırgan davranmayı öğrenir. Saldırganlık çok küçük yaşlardan beri öğrenilen bir tutum olmakla birlikte özellikle bu yaşlarda taklit çok fazla görülür. Anne-babaların özellikle bu dönemde çocuğun sosyal yönünü geliştirecek bir tavır içinde olmaları önemlidir. Ayrıca zihinsel gelişimi için çocukların sorularına uygun ve doğru yanıtlar bulmaları, öğrenme isteklerinin kırılmaması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca bu dönemde çocukların çok hareketlenirler ve tehlikelere maruz kalma olasılıkları da artar. Kazaların en fazla rastlandığı yaş 4 yaş civarıdır. Bu nedenle de anne babaların çok dikkatli olmaları gerekmektedir. Burada çocuğu hem korumak hem de birçok şeyi denemesine fırsat vermek oldukça zor bir ayardır. Genellikle çocuğun güvenliği ön planda tutulmaktadır. Oysa çocuğun yaşam deneyimiyle öğreneceği şeylerin de hem zihinsel, hem fiziksel hem de duygusal gelişim açısından önemi çok büyüktür.
GELİŞİM ALANLARI
MOTOR GELİŞİMİ
▪ Merdivenden yukarı ayak değiştirerek çıkar ve aşağı inerken her basamakta iki ayağını bitiştirir.
▪ Alt basamaklardan atlayabilir.
▪ Koşarken ve büyük oyuncakları itip çekerken önüne çıkan engelleri aşabilir, köşeleri dönebilir.
▪ Pedalları kullanarak üç tekerlekli bisiklete binebilir.
▪ Parmak ucunda durabilir ve yürüyebilir.
▪ Ayak bileklerini çapraz koyarak oturabilir.
▪ Her iki elini işbirliği içinde ustaca kullanabilir.
▪ Yumuşak materyallere elleriyle şekil verir.
▪ Atılan topu yakalar ve karşısındakine top atar.
▪ Makas kullanabilir.
BİLİŞSEL ve DİL GELİŞİMİ
▪ Konuşurken ses tonunu duruma göre değiştirebilir.
▪ Adını, soyadını, cinsiyetini ve yaşını söyleyebilir.
▪ Öyküleri büyük bir dikkatle dinler.
▪ Bildiği birkaç çocuk şiirini ezbere okuyabilir.
▪ 10’a kadar ya da daha fazla ezbere sayabilir.
▪ 1–3 arası rakamları tanır.
▪ Ana renkleri tanır.
▪ Basit emirleri yerine getirir.
▪ Nesnelerin isimlerini söyler, eşleştirme yapabilir, ayırt edebilir.
▪ Bedeninin parçalarını bilir.
▪ ‘Ne’, ‘nerede’, ‘kimle’ başlayan pek çok soru sorar.
▪ Müzik eşliğinde şarkı söyler.
SOSYAL ve DUYGUSAL GELİŞİMİ
▪ Oyun sırasında kendi kendine konuşma giderek azalır ve yerini başkalarıyla konuşma alır.
▪ Oyunlarda yetişkinleri taklit eder.
▪ Duygularını sözel ifadelerle açıklar ve duygularının nedenlerini söyler.
▪ Gerekli durumlarda paylaşma davranışı gösterir.
▪ Gerekli durumlarda yetişkinlerden yardım ister.
▪ Yaptığı işlerde yetişkinlerden onay ister.
▪ Hatırlatmalarla grup kurallarına uyar.
▪ Başka çocuklarla uyum içinde oynayabilir.
ÖZBAKIM BECERİLERİ
▪ Yemek yerken kaşık ve çatalı rahatça kullanabilir,
▪ Ellerini yıkayabilir ancak tam olarak kurutamaz.
▪ Burnunu mendille siler.
▪ Dişlerini fırçalar.
▪ Bağcıksız ayakkabısını çıkarır.
▪ Çok küçük olmayan düğmeleri açar.
▪ Yemek masasının hazırlanmasına ve toplanmasına yardım eder.
▪ Tuvaletini yardımsız yapar.
▪ Oyuncaklarını toplar.
▪ Pantolonunu ve şortunu indirebilir ve yeniden çekebilir ancak düğme ilikleme ve fermuar çekmede yardıma ihtiyaç duyar.
▪ Ev işleri, bahçe işleri, alış-veriş gibi etkinliklerde yetişkine yardımcı olmaktan çok hoşlanır.
4 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ
Bu yaş grubunun en önemli özelliği meraktır. “Ne, nedir, niye?” tarzındaki soruları ardı arkasına sorabilirler. Detaycı ve araştırmacıdırlar. 3 yaşa oranla son derece gelişmiş kelime hazineleri vardır. Hayal güçleri çok iyi çalışır ve bunu oyunlarında çok güzel kullanırlar.
Bu dönemde yaşanabilecek en karakteristik sorun gece uyanmaları ve gece korkularıdır. Yaratıcılık gerektiren her türlü aktiviteden (ritim çalışmaları, drama, resim vb.) çok hoşlanırlar.
4 yaş çocuğu isteklerinin anında yerine getirilmemesini anlayışla karşılamayı öğrenmeye başlar. O artık kendi dışındaki dünyanın kuralları olduğunu ve başkalarının hak ve istekleri olduğunu görür ve beklemeyi öğrenir. Buradaki temel ilke, çocuğun isteklerinin bazılarına er geç kavuşacağına inanmasıdır.
Bu dönemde çocuk kendisiyle oynayacak bir ya da iki arkadaşını seçmeye başlar. Önceleri seçtiği oyun arkadaşları her iki cinsten olabilir. Ancak okula girmeye hazırlandığı sırada çocuk, oyun arkadaşlarını kendi cinsinden seçmeye özen gösterir. Çünkü sosyal baskı nedeniyle kendi cinsine uygun oyunlar oynamayı öğrenmelidir.
4 yaş çocuğu değişken bir görünüm sergiler. Genellikle yarım bırakılan bir şeye karşı duyarsızdır. Sorgu çağı 4 yaşında en yüksek düzeye ulaşır. 4 yaş çocuğu hareketlidir. O enerjik olan tırmanma, sıçrama, atlama, hızla bisiklet sürme ve takla atma gibi tüm bedensel etkinlikleri sever.
GELİŞİM ALANLARI
PSİKOMOTOR GELİŞİM
▪ Ayakdeğiştirerek büyük bir rahatlıkla merdivenlerden inip çıkabilir,
▪ Beden hareketlerini istediği gibi ustalıkla yönlendirebilir,
▪ Merdivenlere ve ağaçlara tırmanabilir,
▪ Parmak ucunda durabilir, yürüyebilir ve koşabilir,
▪ Üç tekerlekli bisiklete binmede ustalaşmıştır,
▪ Dizlerini kırmadan yerdeki nesneleri alabilir,
▪ Topu atma, yakalama, zıplatma, tekmeyle vurma gibi becerileri içeren top oyunlarını gerçekleştirebilir,
▪ Küçük tahta boncukları ipe dizebilir,
▪ Kalemi yetişkin gibi tutar ve başarıyla kullanır,
▪ Makasla düz ve dairesel çizgileri çizebilir.
▪ Şekilleri sınırları taşırmadan boyayabilir.
▪ Ritme uygun dans edebilir.
▪ Yumuşak materyallere çeşitli araçları kullanarak şekil verebilir.
BİLİŞSEL ve DİL GELİŞİMİ
▪ Yakın geçmişteki olayları, olup bitenler arasında ilişki kurarak anlatabilir,
▪ Ev adresini söyleyebilir.
▪ Nesneleri ismini söylediği nesneye dokunup nesne-sözcük arasında birebir eşleme yapabilir.
▪ Şakalardan, fıkralardan zevk alır, uygunsuz sözlerden, ifadelerden ve argodan hoşlanır.
▪ Özellikleri belirtildiğinde vücudunun kısımlarını gösterebilir.
▪ Etkinlik süresince dikkatini toplayabilir.
▪ Üç nesneli ve davranışları emirleri yerine getirebilir.
▪ Resimleri mantıklı bir şekilde açıklayabilir.
▪ Tek başına 3–4 mısralık basit şarkıları söyleyebilir.
▪ 1-5 arası rakamları tanır.
▪ Nesneleri özelliklerine göre gruplar.
▪ 15’e kadar ritmik sayabilir.
▪ Düzgün ve tam cümleler kurabilir.
▪ Yedi kelimeden oluşan cümleleri kurabilir.
▪ Geçmiş şimdiki ve gelecek zamanları doğru olarak kullanabilir.
▪ Yakın zamanda yaşanmış olayları anlatıp, olaylar arasında ilişki kurabilir.
▪ Ev adresimi söyleyebilir.
▪ Kaç yaşında olduğunu söyleyebilir.
▪ Sürekli olarak “neden, ne zaman, nasıl” gibi sorular sorabilir.
▪ Kelimelerin anlamlarını merak ederek ne olduğunu sorabilir.
▪ Gerçekleri hayallerle karıştırarak hikâyeler anlatabilir.
▪ Artık konuşmalarında bebeksi konuşmalara yer vermez veya çok az konuşur.
SOSYAL – DUYGUSAL GELİŞİM
▪ Genelde çok daha bağımsız ve oldukça inatçıdır; kendi isteğiyle hareket eder,
▪ İsteklerine karşı gelindiğinde, yetişkinlere uygunsuzca, kaba bir üslupla konuşabilir veoyun arkadaşlarıyla kavga edebilir,
▪ Evin dışında işe yarar her türlü malzemeyle bir şeyler üretmeye, oluşturmaya çalışarak yaratıcılığını sergiler,
▪ Dramatik oyunu ve çeşitli giysiler giyip kılıktan kılığa girmeyi çok sever; sıklıkla bu oyunları oynamayı tercih eder,
▪ Paylaşma ve oyun sırasında sıra bekleme anlayışı gelişmiştir,
▪ Küçük kardeşlerine ilgi gösterir sevgiyle yaklaşır,
▪ Duygularının sonuçlarını söyleyebilir,
▪ Yeni ve alışılmamış durumlara uyum sağlar,
▪ Başkalarının konuşmalarını kesmeden dinler,
▪ Grup kurallarına uyar,
▪ Gerekli durumlarda arkadaşlarından yardım ister ve onlara yardım eder.
ÖZBAKIM BECERİLERİ
▪ Yemek yerken çevresini temiz tutmaya dikkat eder,
▪ Uygun giyeceğiseçer,
▪ Giyeceklerini doğru şekilde giyer,
▪ Ayakkabısının bağcığını açar,
▪ Küçük tuvalet temizliğini yardımsız yapabilir.
5 YAŞ ÇOCUĞUNUN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ
Son derece ilgili,sorumluluk almaya açık ve dengeli bir kişilik yapısı geliştiren çocuk çevresiyle daha dostça ilişkiler içerisine girer ve bu yönleriyle aileler de çocuklarının büyümüş olduğunu fark ederler.
BEDENSEL VE MOTOR GELİŞİM
Bu yaşta çocuk artık hareketlerine daha hakimdir ve bir çok el becerisini bedenini ve el kol kaslarını doğru yönlendirerek yapabilir. Çocukların genel yapıları ve yatkınlıklarına göre bazı davranışlar, bedensel yapı ve motor gelişim özellikleri farklılıklar gösterse de çok tipik belli bazı davranışlar 5 yaş çocuğunun ayırt edici özellikleri olarak ön plana çıkar:
• Sağ ya da sol, tek ayağını kullanarak ileriye doğru sıçrayabilir.
• İki elini de kullanır ve kavrama becerileri gelişmiştir.
• Sıçrarken ayak değiştirebilir.
• Bir müziğin ritmine göre dans edebilir.
• Parmak uçları üzerinde yürüyüp koşabilir.
• Düz bir çizgi üzerinde,sapma yapmadan yürüyebilir.
• Beceri isteyen, tırmanma,sallanma,kayma,bir yeri delme,kazma,bir şey çakma,taşıma, çekip getirme vb gibi bir çok hareketi gayet başarılı şekilde yapabilir.
• Kurallı oyunları oynayabilir,s ırasını bekleyebilir,isteklerini erteleyebilir.
• Resim yapma becerisi de gözle görülür şekilde gelişmiş,figürler netleşmiştir.
• Örnek resimler verildiğinde bakarak bir takım geometrik desenleri kopyalayabilir.
• Birçok harfi, rengi ve sayıyı bilir,söyler ve çizer.
• Kendi sınırlarını, yapabildiklerini ve yapamadıklarını bilir ve ifade eder.
SOSYALLEŞME VE OYUN
Artık 5 yaşına gelmiş bir çocuk pek çok oyuna katılarak, arkadaşlarıyla birlikte bir grubun parçası olabilir. İşbirliği yapar, oyunda bir rol üstlenir ve bilinçli olarak üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirir.Bu yaşta aynı zamanda yarım bırakmama,yaptığı işi sonuna kadar götürmek gibi özel bir davranış sergiler.Aynı zamanda;
• Oyunları zenginleşmiş ve karmaşıklaşmıştır.
• Daha dengeli, bağımsız, kendini kontrol edebilen, çevresine duyarlı bir tavır içindedir.
• Öz bakım becerileri gelişmiştir. Kendi kendine giyinip soyunabilir.
• Bulunduğu her ortamda kendi kendine oyunlar kurar, kafası hep bir şeyler yapmak üzere doludur, tasarlar,paylaşır ve son derece yaratıcıdır.
• Sofra kurallarını bilir, çatal bıçak kullanmaya heveslidir ve kullanabilir.
• Kurguladığı oyunlar giderek karmaşıklaştığı için, bireysel oyunlardan daha çok grup oyunlarını tercih eder.Arkadaşlarına değer verir,kendinden küçüklere ağabeylik ya da ablalık yapmaktan mutlu olur.
• Temiz olmanın,düzenli olmanın ne anlama geldiğini öğrenmiştir ancak kendi başına yapmayı unutabilir,zaman zaman hatırlatmak gerekir.
• Arkadaş seçiminde titizdir,belirleyicidir.Artık yaşıtlarıyla oyun oynamak daha cazip gelir.
• Mizah anlayışı gelişmiştir,basit fıkralı anlar ve güler,kendisi anlatmaya bayılır. Bilmecelerden çok hoşlanır.Sorar ve sorulmasını bekler.
• Kendisinden küçüklere ve bütün canlılara karşı şefkat duygusu geliştirir,koruyucu ve ilgilidir.
DİL GELİŞİMİ
Son derece akıcı ve seri konuşmaya başlayan 5 yaş çocuğu kendisine söylenen her şeyi doğru olarak anlar ve doğru olarak tekrarlayabilir.Bütün talimatları algılama becerisi gelişmiştir. Bazı harfleri söylemekte sorun yaşasa da söyledikleri çok net anlaşılır ve kullandığı dil dilbilgisi kurallarına uygundur.Bazı soyut kelimeleri henüz anlayamadığı için bu kelimeler üzerine sık sık soru sorar ve konuşması içinde bazen gereksiz yere kullanır.Ek olarak;
• Şiir,şarkı,bilmece ezberlemeyi ve kendisi de söylemeyi sever.
• Bazen okumayı bilmediği için sinirlenir,kendi kendine kitap okumaları yapar,kitaptaki resimlere öyküler yaratır.
• Adını,soyadını,yaşını,doğum gününü ve yılını bilir,sorulduğunda söyler.
• Sürekli konuşan ve sürekli olarak soru soran bir profil çizer.
• Olayların neden ve nasıl olduğuyla çok ilgilidir,basit açıklamalarla ikna olmaz.Sürekli ayrıntı ister.Kendisi de ayrıntılar vererek konuşur.
BİLİŞSEL GELİŞİM
Artık 5 yaşına gelmiş çocuğu diğer yaşlardaki çocuklardan ayıran belki de en önemli özellik bilişsel anlamdaki gelişmesidir.Öğrendiklerini paylaşması,kendisinden küçüklerle ve yetişkinlerle olan ilişkisindeki tutumları,yaratıcılığı,sorumluluk duygusuyla zekasını ortaya koyacak pek çok tavrı ve davranışıyla bu yaşa özgür bilişsel gelişimini çok belirgin olarak ortaya koyar.Bütün bunlara rağmen hala benmerkezcidir.Olayların merkezinde kendisinin olduğunu düşünür.Bu davranış ve düşünce de çocukta soyut kavramların ve mantıksal düşünmenin yerleşmediğini göstermesi bakımından önemlidir.Sosyal,bireysel,motor ve dil gelişimlerindeki bu şaşırtıcı ilerlemeye rağmen o hala çocuktur ve bilişsel gelişimindeki değişim ve gelişimleri sürekli olarak devam etmektedir.
Bu yaşlardaki çocuklarda bilişsel düzeylere baktığımızda;
• Henüz sayı,ağırlık ve miktar kavramları oturmamıştır.
• Sınıflandırma ve gruplandırma yapamaz.
• Her olayı ve durumu kendi bakış açısına göre değerlendirir.Başkalarının görüş açıları olduğunu düşünemez.
• Bazıları,hepsi,çoğu gibi kelimelerin ne anlama geldiğini tam olarak kavrayamaz. Ancak günlük konuşma içinde kullanmaya çalışır.
• Ayrıntılara dikkat edemez.Çevresindeki pek çok şeyi bütün olarak algılar.
• Zihinsel kıyaslama yapamaz,objeler arasında orantı kuramaz.
• Soyut kavramları anlamaktan ve yorumlamaktan uzaktır.
• Yetişkinlerin dünyasına ait pek çok temel kavramı bilir ama anlam olarak değerlendirmekten uzaktır.
• Birlikte olduğu arkadaşlarını ya da aile üyelerini ne şekilde etkileyeceğini bilir ve duruma göre değişkenlik gösteren tavırlar sergiler.
• Sorularına net,tutarlı yanıtlar almak ister ve aldığı yanıtları da sorgulayarak yeni sorular üretir.
ERKEN ÇOCUKLUKTA DUYGUSAL ZEKA
Kendi duygularımızı anlamak ve pozitif olarak ifade edebilmek, aynı zamanda başkalarınında hislerini anlayarak karşılık verebilmektir.
Neden Duygusal Zeka?
Duygusal becerileri olan çocukların her daim öğrenmeye ve başarılı olmaya istekleri vardır. Okulda ve aile içinde duygusal zekanın kazandırılması, çocukların hayatlarındaki engelleri aşmasında ve hayal kırıklıklarıyla daha kolay başa çıkmalarında yardımcı olur. Duygusal becerisi olan çocuklar, kendilerine zarar verecek davranışlardan kaçınırlar. Aynı zamanda yalnızlık çekmeyen, saldırgan ve itici olmayan, duygusal ve fiziksel açıdan sağlıklı bireyler olurlar.
Duygusal Zekanın Geliştirilmesi
Çocuklar bebekliklerinden itibaren sağlıklı, sağlıksız, doğru, yanlış pek çok şeyden etkilenerek büyürler. Duygusal zekası yüksek çocuklar yetiştirmek, çocuklara ne öğütlediğinize ya da ne öğrettiğinize bağlı değildir; onlarla nasıl bir ilişki içinde olduğunuza bağlıdır. Yetişkinlerin çocuklar ile olan ilişkileri ve yaşamın ilk yıllarında onlara kazandırdıkları tecrübeler çocukların duygusal ve beyin gelişimlerinin yanı sıra onların gelecekteki tutum ve davranışları üzerinde de etkilidir.
Unutmamamız gerekir ki, çocuklar anne ve babalarının ve diğer yetişkinlerin onlara verdiklerini olduğu gibi alırlar.
Duygusal zekanın ilk öğrenildiği yer ; Aile Ortamı
Duygusal zekanın ilk okulu ailedir. Çocukların kimlikleri ilk yıllardan başlayarak, ergenlik yıllarına kadar şekillenmeye devam eder. Anne ve babanın çocuklarıyla arasında kurulan sıcak ve güvene dayalı ilişki ile çocuk, kendini nasıl göreceğini, başkalarının kendi hislerine nasıl tepki vereceğini, hisleri hakkında nasıl düşünmesi gerektiğini ve başkalarının duygularını nasıl okuyup ifade edeceğini öğrenir.
Çocukluklarında duygusal zekaları için hiçbir yatırım yapılmadan büyüyen çocuklar ileriki yaşlarda hem kendileri hem de toplum için sorun olmaktadırlar. Şiddete eğilimi olan çocuklar genelde aileleri tarafından önem verilmemiş, hayatlarına ilgi gösterilmemiş, sürekli eleştiriye maruz kalmış, anlaşılmamış ve ağır cezalar verilmiş çocuklardır. Duygularına değer verilen, hisleri olduğu gibi kabul edilen çocuklar sadece bugün değil, gelecekte de kendi hislerine güvenmeyi, duygularını kontrol edebilmeyi, insanlara empati ile yaklaşmayı ve günlük sorunlara çözüm bulmayı öğrenirler.
Çocuklarımızın duygularının farkında olalım…
ERKEN ÇOCUKLUKTA DUYGUSAL ZEKA
Duygusal Zeka Nedir?
Kendi duygularımızı anlamak ve pozitif olarak ifade edebilmek, aynı zamanda başkalarınında hislerini anlayarak karşılık verebilmektir.
Neden Duygusal Zeka?
Duygusal becerileri olan çocukların her daim öğrenmeye ve başarılı olmaya istekleri vardır. Okulda ve aile içinde duygusal zekanın kazandırılması, çocukların hayatlarındaki engelleri aşmasında ve hayal kırıklıklarıyla daha kolay başa çıkmalarında yardımcı olur. Duygusal becerisi olan çocuklar, kendilerine zarar verecek davranışlardan kaçınırlar. Aynı zamanda yalnızlık çekmeyen, saldırgan ve itici olmayan, duygusal ve fiziksel açıdan sağlıklı bireyler olurlar.
Duygusal Zekanın Geliştirilmesi
Çocuklar bebekliklerinden itibaren sağlıklı, sağlıksız, doğru, yanlış pek çok şeyden etkilenerek büyürler. Duygusal zekası yüksek çocuklar yetiştirmek, çocuklara ne öğütlediğinize ya da ne öğrettiğinize bağlı değildir; onlarla nasıl bir ilişki içinde olduğunuza bağlıdır. Yetişkinlerin çocuklar ile olan ilişkileri ve yaşamın ilk yıllarında onlara kazandırdıkları tecrübeler çocukların duygusal ve beyin gelişimlerinin yanı sıra onların gelecekteki tutum ve davranışları üzerinde de etkilidir.
Unutmamamız gerekir ki, çocuklar anne ve babalarının ve diğer yetişkinlerin onlara verdiklerini olduğu gibi alırlar.
Duygusal zekanın ilk öğrenildiği yer ; Aile Ortamı
Duygusal zekanın ilk okulu ailedir. Çocukların kimlikleri ilk yıllardan başlayarak, ergenlik yıllarına kadar şekillenmeye devam eder. Anne ve babanın çocuklarıyla arasında kurulan sıcak ve güvene dayalı ilişki ile çocuk, kendini nasıl göreceğini, başkalarının kendi hislerine nasıl tepki vereceğini, hisleri hakkında nasıl düşünmesi gerektiğini ve başkalarının duygularını nasıl okuyup ifade edeceğini öğrenir.
Çocukluklarında duygusal zekaları için hiçbir yatırım yapılmadan büyüyen çocuklar ileriki yaşlarda hem kendileri hem de toplum için sorun olmaktadırlar. Şiddete eğilimi olan çocuklar genelde aileleri tarafından önem verilmemiş, hayatlarına ilgi gösterilmemiş, sürekli eleştiriye maruz kalmış, anlaşılmamış ve ağır cezalar verilmiş çocuklardır. Duygularına değer verilen, hisleri olduğu gibi kabul edilen çocuklar sadece bugün değil, gelecekte de kendi hislerine güvenmeyi, duygularını kontrol edebilmeyi, insanlara empati ile yaklaşmayı ve günlük sorunlara çözüm bulmayı öğrenirler.
Çocuklarımızın duygularının farkında olalım…